Bir Şeye Karşı Hissedilen Aşırı İsteğe Ne Denir?
İstek ve Tutku: Küçük Bir Çocukken Başlayan Bir Hikaye
Hepimiz bir şeylere karşı büyük bir istek hissediyoruz, değil mi? Ama bu isteklerin hepsi aynı değil. Bazı şeyler hayatımızda daha derin bir yer edinir, zihnimizde ve kalbimizde yankı bırakır. İşte buna “bir şeye karşı hissedilen aşırı istek” diyoruz. Çocukken buna benzer bir şey yaşadığımı hatırlıyorum. O zamanlar, Ankara’nın soğuk kış günlerinde, dondurmanın tadına doyamazdım. Hava ne kadar soğuk olursa olsun, o dondurmanın sıcacık evde olmanın verdiği huzurla birleşen tadı beni alıp başka diyarlara götürürdü. O kadar çok isterdim ki, bazen dondurma almak için annemin cebinden parayı bile çalar, sonra “ama çok isterim, gerçekten çok isterim!” diye ağlardım. Çocukluk işte, her şeyin ucu açılıyor, her şeyin ardında bir istek var.
Hadi gelin, bu aşırı istek meselesine bir bakalım. İstediğimiz şeylerin ardında gerçekten ne var? Bir şeyleri o kadar çok istemek, acaba hayatımıza neler katıyor, ya da neler götürüyor?
Aşırı İstek: Ekonomi ve Psikolojinin Ortasında
Aşırı isteğe, psikolojide daha çok “arzulu davranış” denir, ama ekonomi açısından bakınca biraz daha netleşiyor: “Aşırı talep”. Ekonomi okuduğum yıllarda, “bir şeye karşı hissedilen aşırı istek” ya da “aşırı talep” kavramını çok daha derinlemesine anlamaya başladım. Fiyatların talep ile ne kadar doğru orantılı olduğu üzerine pek çok ders dinledik. Ama bu sadece bir rakamlar meselesi değil. Gerçek dünyadaki insanlar, tüketiciler, bizim gibi sıradan insanlar, bazen öyle bir şey isteriz ki, o şeyin fiyatı, zamanı ya da yeri fark etmez. İşin içinde istek ne kadar büyükse, o kadar fazla ödün verilmeye hazır bir duruma geliriz.
Hatırlıyorum, üniversite yıllarında pek çok arkadaşımın telefonu değiştirmek için yaptığı “aşırı isteği” gözlemlemiştim. Yeni bir iPhone ya da Samsung, sadece daha iyi bir telefon değil, statü göstergesi haline gelmişti. Yani, istekleri bir adım öteye taşırmak, bazen “daha fazlasına sahip olma” arzusuna dönüşüyordu. Bu durum, talebin arzı aşmasıyla gerçekleşiyor. İnsanlar bir şeye karşı aşırı istek duyduğunda, onu elde etmenin yolunu da buluyorlar.
Bu durumu aslında tüketim kültürüyle de ilişkilendirebiliriz. İstatistiksel veriler, insanların marka takıntılarından, yeni teknolojilere duyduğu aşırı ilgiye kadar geniş bir yelpazede isteklerini gösteriyor. Örneğin, yapılan bir araştırmaya göre, Türkiye’deki akıllı telefon kullanıcılarının %60’ı, en yeni model çıkmadan eski telefonlarını değiştirmeyi düşünmüyor bile. Yani bir telefon, sadece işlevsel bir cihaz olmanın ötesinde, sosyoekonomik bir değer taşıyor. Bu da demek oluyor ki, bir şeye karşı hissedilen aşırı istek, bazen bilinçli bir seçim değil, toplumsal ve psikolojik etkilerin bir sonucu olabilir.
Herkesin Arzusu Farklıdır: Kişisel Deneyimler ve Aşırı İstek
Tabii, herkesin aşırı istekleri farklıdır. Birine göre aşırı istek, en yeni teknolojiyi almakken, diğerine göre bu, bir kitap koleksiyonu yapmak olabilir. Kendimi hatırlıyorum, iş hayatına başladığımda, çalışma masamı en iyi şekilde düzenlemek istedim. Gerçekten çok istemiştim, belki de bu isteğimin biraz takıntıya dönmesi normaldi. Her gün yeni bir kalem, yeni bir defter alıyor, düzeni daha da fazla “geliştirmeye” çalışıyordum. O kadar çok arzu ettim ki, adeta masam benim “kimliğimi” temsil eder hale geldi. Bu kadar isteğin kaynağı neydi? Belki de yeni bir iş hayatına başlarken, her şeyin kusursuz olmasını istemiştim. Ama bir noktada fark ettim ki, masamda ne kadar çok eşya varsa, o kadar çok dikkatimi dağıtıyordu.
Veri dünyasında, psikolojik açıdan bu durumu biraz daha anlamak adına yapılan araştırmalar, insanların sahip oldukları şeylerden fazla “daha fazlasına” odaklanmalarının kökeninde “tatmin olamama” hissiyatının olduğunu gösteriyor. Bir şeyler isterken, ondan aldığınız zevk, bir süre sonra geçici hale geliyor ve bir sonraki isteği doğuruyor. Bu yüzden, aşırı istek bazen bir döngüye dönüşebilir. Sonuçta, her isteğin arkasında bir başka istek doğar.
Sonuç: Aşırı İstekten Ne Öğrenebiliriz?
Bir şeye karşı hissedilen aşırı istek, bazen bir hedefe ulaşmak için sağlıklı bir motivasyon kaynağı olabilir. Ancak, bu isteğin arkasında yatan nedenleri doğru anlamak önemli. Ekonomik açıdan bakınca, arz ve talep ilişkisi bu isteklerin arkasında yatıyor olabilir. Psikolojik açıdan ise, sürekli daha fazlasını istemek, bazen tatminsizliğin bir belirtisi olabilir.
Bunu sadece tüketim kültürüne dayalı bir mesele olarak görmek çok dar bir perspektif olabilir. Çünkü insanlar sadece tüketmek değil, hayatlarını şekillendirecek hedefler peşinden koşmak için de aşırı isteklere sahip olurlar. İş hayatındaki hedefler, kişisel gelişim arzuları, ya da aile hayatındaki başarılar… Hepsi, bir şeye karşı duyulan aşırı isteğin farklı yönleri.
Benim için, dondurmayı bir türlü almayı başaramadığım çocukluk günlerimden, iş hayatımda başarmak için çırpındığım hedeflere kadar uzanan yol, aşırı isteğin ne kadar evrilebileceğini gösteriyor. O dondurmanın tadı bir zamanlar küçük bir mutluluk kaynağıydı, ama şimdi bu istek, daha büyük hedeflere dönüştü. Belki de istek, sadece sahip olmak değil, sürecin kendisinden keyif almakla ilgilidir.