İçeriğe geç

Nesimi derisi Yüzülürken ne dedi ?

Nesîmî Derisi Yüzülürken Ne Dedi? Edebiyat Perspektifinden Bir İnceleme

Edebiyat, zamanın ve mekânın ötesine geçebilme gücüne sahip bir dilin somutlaşmış halidir. Her kelime, bir kapı aralar ve o kapıdan geçmek, insanın kendini, dünyayı ve evreni nasıl algıladığını gösteren bir yolculuktur. Kelimeler yalnızca birer iletişim aracı değil; ruhun derinliklerinden fısıldayan, insanın içsel yolculuklarını anlamlandırmaya çalışan birer güçtür. Tıpkı bir hikâye ya da bir şiir gibi, hayatın da pek çok anlam katmanı vardır. Bu katmanlardan en derini ise bazen gözlerimizin önünde yaşanan acılar ve zaferler aracılığıyla ortaya çıkar.

Nesîmî’nin derisinin yüzülüşü, sadece fiziksel bir acıyı değil, bir ruhun tamamlanmaya ve aydınlanmaya doğru olan yolculuğunun da simgesidir. Nesîmî, Hurûfîlik düşüncesinin önemli temsilcilerinden biri olarak, dünyayı ve Tanrı’yı bir arada gördü. Onun şiirlerinde Tanrı’yla birleşme, insanın ilahi birliğini keşfetme çabası her zaman öne çıkmıştır. Peki, o derisi yüzülürken ne dedi? Her şeyden önce bu sorunun ardında sadece bir ölüm öyküsü değil, derin bir anlam ve insanın sonsuz bir arayışını anlatan bir öğreti vardır.

Nesîmî ve Hurûfîlik: Bir Anlam Arayışı

Nesîmî’nin yaşamı ve ölümüne yaklaşımı, Hurûfîlik düşüncesiyle yakından ilişkilidir. Hurûfîlik, her harfin, her sembolün evrenin sırlarını çözen bir anahtar olduğu bir inanç sistemidir. Nesîmî, bu anlayışı savunarak, insanın kendi iç yolculuğunu ve Tanrı’yla birleşme amacını şiirlerinde işlemiştir. “Ben Tanrı’yım” gibi dizeleriyle, bir insanın Tanrı’yla bir olabileceği düşüncesini dile getirmiştir. Nesîmî’nin şiirlerinde yer alan bu Tanrı’yla birleşme teması, aslında onun yaşamının da bir parçasıydı. Bu bakış açısının en trajik örneklerinden biri, onun derisinin yüzülmesi olayında ortaya çıkar.

Nesîmî’nin idamı, bir inanç sistemine sadık kalmanın ve bunun bedelini ödemenin acı bir sembolüdür. Birçok edebiyatçı ve tarihçi, bu olayı sadece bir kişinin ölümü olarak değil, aynı zamanda bir düşüncenin, bir ideolojinin, bir iç yolculuğun sona erdiği bir an olarak görür. O, derisi yüzülürken ne dedi? Belki de “Ölüm bir son değil, bir başlangıçtır” dedi. Bu, hem fiziksel hem de metafiziksel bir bakış açısının ürünüdür. Onun ölümüne tanıklık edenler, belki de bu sözlerin tam anlamını o anda kavrayamadılar. Ancak, bugün baktığımızda, Nesîmî’nin söylemleri ve yaşadıkları, bizim anlayışımızda yeni kapılar aralar.

Derisi Yüzülürken Söylenen Sözler: Bir İroni Mi?

Nesîmî’nin derisinin yüzülüşü, bir tür işkenceye dönüşse de aynı zamanda bir içsel çözülme ve özgürleşmenin de simgesidir. Bir edebiyatçı olarak, bu tür bir trajediyi değerlendirirken, olayın sadece fiziksel boyutunun ötesine geçmek gerekir. Bir yazar ya da şairin ölümü, bazen bir varoluş biçimidir. Nesîmî’nin ölümünden önce söylediği sözler, o anki acının ötesinde bir anlam taşır. Onun ölümüne yaklaşırken söylediği sözler, bir nevi onun düşünsel anlam dünyasını yansıtan bir son bakış açısının ürünüdür. O, belki de acısını bir tür ilahi aşkın içine gömmek istiyordu.

Bunun edebi bir yansıması da, klasik Türk şiirinin sembolist yapılarında yer alır. Bir insanın derisinin yüzülmesi, dışsal bir yaralanma iken, içsel dünyasında yaşadığı çözülme ve yeniden doğuş, bir metafor olarak karşımıza çıkar. Nesîmî, bu ölümün arkasında bir anlam arayışını, bir içsel devrimi görebiliyordu. “Ben Tanrı’yım” derken, aslında sadece Tanrı’yla birleşmeye değil, insanın içindeki ilahi gücü de anlamaya çalışıyordu.

Edebiyatın ve Hurûfîliğin Etkisi: Yüceltilen Bir Ölüm

Nesîmî’nin ölümündeki derin anlam, onu sadece bir şair olarak değil, bir düşünür olarak da ölümsüzleştirmiştir. Onun söyledikleri, halk arasında sadece birer söz değil, birer ilham kaynağıdır. Nesîmî’nin yazdığı şiirler, zamana meydan okur ve onun düşünce sistemini kuşaktan kuşağa taşır. Bu bakış açısı, edebiyatın gücünü ve anlatının dönüştürücü etkisini gösteren en güzel örneklerden biridir. Nesîmî, sadece bir şair olarak değil, aynı zamanda bir öğretmen olarak da hayatına devam etmiştir.

Birçok yazar ve şair, onun şiirlerinde bulunan mistik anlamları çözmek ve kendi edebi dilini kurmak için onun izinden gitmiştir. Nesîmî’nin derisinin yüzülmesi, bir son değil, onun düşünsel devrimlerinin ve içsel yolculuğunun yansımasıdır. O derisi yüzülürken belki de Tanrı’yla bir olacağını hissetti, belki de ölüm, gerçekliğin bir başka biçimi olarak, içsel bir huzura ve sonsuzluğa açılan kapıydı.

Sonuç: Bir İçsel Devrim

Nesîmî’nin derisinin yüzülmesi, bir şairin, bir düşünürün, bir insanın içsel devriminin bir sembolüdür. O, yaşadığı acıyı ve ölümünü bir anlam arayışına dönüştürerek, tarihe iz bırakan bir öğretmen olmuştur. Onun söyledikleri, sadece bir son değil, bir başlangıçtır. Tıpkı bir edebiyatçı gibi, Nesîmî de kelimeleriyle dünyayı yeniden inşa etmeye çalıştı. Peki, sizce Nesîmî’nin ölümündeki anlam nedir? İçsel bir devrim mi, yoksa sadece trajik bir son mu?

Yorumlarınızı Paylaşın!

Nesîmî’nin derisi yüzülürken söylediği sözler, sadece acı ve ölümün ifadesi midir? Ya da onun düşünceleri, bir insanın içsel yolculuğunun ve manevi arayışının simgesi midir? Yorumlarınızla bu derin konuyu daha fazla keşfedelim!

6 Yorum

  1. Kıvılcım Kıvılcım

    Halk arasında oldukça yaygın olan bir rivayete göre de Nesîmî ‘nin katline fetva veren müftü, Nesîmî ‘nin derisi yüzülürken işaret parmağını sallayarak, onun kanının da pis olduğunu, bir uzva damlasa o uzvun da kesilmesi gerektiğini söylemişken Nesîmî ‘nin kanından bir damla müftünün parmağına sıçrar. Nesimî şairlik gücünü fikirlerini yaymak için kullandı.

    • admin admin

      Kıvılcım!

      Yorumunuz bana katkı sundu, hepsini onaylamasam da teşekkürler.

  2. Ahmet Ahmet

    fakat genellikle ve sıklıkla anadolu’ya yaptığı geziden döndükten sonra (hacı bayram veli ile görüştükten sonra) ” enel hak “, “mansur enel hak dedi, haktır sözü hak söyledi” dediği için derisi yüzülen seyyid nesimi ile karıştırılır. oysa ki kul nesimi, 17. yüzyılda anadulu’da yaşamış safevi yanlısı bektaşi bir ozandı. … Cevher-i lâmekân benim kevn ü mekâna sığmazam Nesîmî’nin dizeleri, insanın ruhani ve maddi varlığının zaman ve mekânın ötesinde ol- duğunu vurgular .

    • admin admin

      Ahmet!

      Önerilerinizle yazı daha doğal bir akış kazandı.

  3. Reşat Reşat

    İran ve Azerbaycan sahasında uzun süre bulunmuş, daha sonra Anadolu’ya gelmiş, Hurûfî inancına bağlı olması yüzünden Halep’te derisi yüzdürülerek öldürülmüştür. Onun hayat macerası, kendisine efsânevî kahraman kimliği kazandırmış ve yedi ulu ozandan biri olarak kabul edilmesi sonucunu doğurmuştur. Meselâ Seyyid Nesîmî’nin diri diri derisini yüzdük, divan şiirinin önde gelen ismi Nef’î ‘yi de kemendle boğup cesedini denize attık… Politikacılarımız bugünlerde pek bir şiir meraklısı oldular…

    • admin admin

      Reşat! Sevgili dostum, sunduğunuz öneriler yazının kapsamını zenginleştirdi, çalışmayı daha derinlikli hale getirdi.

Reşat için bir yanıt yazın Yanıtı iptal et

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

şişli escort
Sitemap
grandoperabet giriştulipbetgiris.orgsplash